Pendorya Alışveriş Merkezi, sanki kapitalizmin elini beline koyup podyuma çıktığı, vitrinlerin spot ışığında “Beni almazsan eksik kalırsın” diye bağırdığı ışıltılı bir tiyatro sahnesi; öyle ki para harcamak isteyenler buraya yürüyerek değil, adeta kredi kartı limitlerini yanına alıp dört nala geliyor. Her köşede bir kahve molası bahanesiyle içe dönük bir varoluş krizi yaşarken, “Gerçekten ihtiyacım var mı?” sorusu alışveriş poşetlerinin arasında hızla buharlaşıyor. Şık, cezbedici ama tam da bu yüzden insanı hafiften suçluluk duygusuyla baş başa bırakan bir tüketim yeri. Yani hem göz doyuyor, hem cüzdan boşalıyor. Denge bu mudur bilinmez.