📍 ESKİ MARDİN – GÖĞE BAKAN TAŞ ŞEHİR
Mardin…
Taşın zamana meydan okuduğu, güneşin sarı duvarlarda şiir gibi battığı kadim bir şehir.
Burası sadece bir yer değil; medeniyetin, inancın, sabrın ve birlikte yaşamanın ete kemiğe büründüğü bir hatıradır.
🔸 Yukarı Mezopotamya'nın kalbinde, tarih boyunca onlarca uygarlığın geçtiği, iz bıraktığı, dua ettiği bir toprak...
Sümer, Asur, Roma, Bizans, Artuklu, Osmanlı... Hepsi bu şehri ya yönetti, ya kıskandı.
🕌 Mardin’de sabah ezanı, kilise çanı ve manastır duaları aynı sokakta yükselir.
Ulu Cami’nin minaresiyle Deyrulzafaran Manastırı’nın taşları, yüzyıllardır birbirini selamlar.
🔹 Süryaniler, Kürtler, Araplar, Türkler, Ermeniler… Bu şehirde kimse “öteki” değildir.
Mardin’in sokaklarında yürürken bir taş evin kapısında Aramice dua, az ileride Arapça selam, biraz ötede Kürtçe bir türkü duyarsın.
Çünkü burası sadece bir şehir değil, birlikte yaşamanın kadim ustalığıdır.
🏛️ Deyrulzafaran'da 1600 yıllık sessizlik konuşur. Zinciriye Medresesi’nde yıldızlar izlenir.
Mardin evlerinin sarı taşları öyle ustalıkla örülmüştür ki, her ev birbirinin güneşini kesmez.
Bu mimarlık değil; bu, doğaya ve komşuya saygının taşa yazılmış hâlidir.
🌅 Ve akşam olur...
Mezopotamya Ovası, gözlerinin önünde bir deniz gibi uzanır.
Güneş, bin yıllık taşlara sarı altın gibi vurur. O an Mardin, geçmiş değil, yaşayan bir dua gibidir.
📌 SON SÖZ:
Mardin, sadece gezilmez.
Mardin, dinlenir.
Mardin, okunur.
Ve en çok da hissedilir.
Bu şehir; kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve birlikte nasıl yaşanabileceğini hatırlatır bize.
Tarihiyle suskun ama anlamıyla gür bir öğretmendir.
Ziyaret zamanı
Hafta içi
Bekleme süresi
Beklemek gerekmiyor
Rezervasyon önerilir
Hayır