Sekiz ay önce restorasyonu yapılıp,ata yadigârı eserleri bizlere kazandıran emeği geçen herkese sonsuz şükranlarımı iletiyorum.(Mevlevihane’nin doğusunda yer alan türbenin kitabesinden yapının 1377 yılında (Teke Beyi) Mübarizeddin Mehmet Bey tarafından oğlu Ali için inşa ettirildiği anlaşılmaktadır. Sekizgen gövdeli içte kubbe dıştan sekizgen külahla örtülüdür. Profilli silmeler ile rozetler içinde bitkisel bezekli süslemelere sahiptir. Portal kütlesinin üzerinde saçak kornişine yakın seviyede yekpare taştan oyulmuş halka şekilli bezeme elemanının Türbenin banisi olan Mübarizeddin Mehmet Bey’in Antalya’nın 1373 yılında Lusignanlar’dan geri alınması sırasında liman zincirlerini kırarak gösterdiği başarı neticesinde kendisine verilen “Zincirkıran” lakabına gönderme olduğu düşünülmektedir. Türbede Mübarizeddin Mehmet Bey, Oğlu Ali ve Mevlevi Şeyhi Mustafa Dede Efendi’nin (Antalya Mevlevihanesi Şeyhi) sandukaları bulunur.Türbe binasının yapılan kazılarda etrafında açığa çıkarılan mezarlardan bu alanda bir hazirenin mevcudiyeti tespit edilmiştir. Antalya Müzesinde yapılan incelemeler sonrasında Etnoğrafya Bölümü envanterine kayıtlı olan, geçmiş yıllarda bu civardan müzeye getirildiği tespit edilen mezar taşları ile bir hazire sergilemesi oluşturulmuştur.
Kitabede:
“Allah’tan başka her şey helâk olucudur.
Devlet, dini ve dünyanın savaşçısı, âlim ve fikirlerin terbiyecisi büyük emir Mehmet Yunus Bey oğlu Mehmet’e
779 h. (1377) senesi Şaban ayının sonlarında merhum ve mâfur.
Emirzade Ali için-Allah kabrini nurlandırsın, şu şerife kubbenin inşasını emir etti.
Mülkü halkı, ebedi olsun”.
Giriş kapısındaki taştan halka Mehmet Bey’e unvanından ötürü kopardığı zincirler için sembolik olarak konulmuştur.
Türbenin içerisi sıva ile kaplıdır.
Köşelerdeki küçük trompcuklarla kubbeye geçilir.
Böylece türbenin içerisi kubbe, dışarısı da piramidal taş külahlıdır.
Türbenin içerisinde Zincirkıran Mehmet Bey’in sandukası ile birlikte iki sanduka daha bulunmaktadır. Kaynaklarda çinili olduğu yazılı olan bu sandukalar bugün çinisizdir.)