Umut Bey, Türkiye’de nadiren rastlanabilecek türden bir psikiyatrik ve psikanalitik duayen bence. Dr. Umut Karasu, yalnızca psikiyatrik bir destek sunan bir uzman değil; insanın varoluşsal yarasını sabırla dinleyen, içsel gölgeleriyle konuşmayı bilen, her bireyi kendi hikayesinin kahramanı olarak gören bir rehber kanımca. Kendisinin yönlendirmesiyle başladığım terapi süreci, sadece semptomlarımı azaltmakla kalmadı; yaşamla kurduğum ilişkiyi, kendimle olan savaşımı ve geçmişten bugüne taşıdığım bilinçdışı imgeleri tanımama imkan sağladı.
Jungyen bakış açısıyla gölgeme yüz tuttum; varoluşçu sorumlulukla kendi hayatımın yazarına dönüştüm. Onun her cümlesi, bana “özgürlüğün ağırlığıyla başa çıkabileceğimi” hatırlattı.
Onun yaklaşımında Franco Basaglia’nın izlerini görmek mümkün: Bireyin sistem karşısındaki haysiyetini, ruhsal farklılığın damgalanmadan anlaşılabileceğini savunuyor. Ruh sağlığı hizmetini yalnızca tedavi değil, bir hak, bir insanlık onuru olarak sunuyor. Hakkında ortaya atılan bazı olumsuz yorumlarınsa asılsız, bağlam dışı ve çoğunlukla bireysel yansıtmaların ürünü olduğunu düşünüyorum. Ayrıca kendisini eleştiren bazı yüzeysel ve bağlamsız yorumların ise yansıtma, direnç ve aktarım çatışmalarının dijital dışavurumları olduğunu düşünüyorum. Her şeyin hızla geçtiği bu çağda, derinleşmeyi öğreten bir terapistle çalışmak; zamanın akışına karşı küçük ama anlamlı bir başkaldırıdır. Bilinçdışının sessiz kıpırtılarını duyumsarsınız; sözcükler sadece semptomu değil, özneyi açığa çıkarmaya başlar. O, bireyin yalnızca patolojik değil, varoluşsal boşlukla olan ilişkisinde de bir tanı koyucudan çok bir yol arkadaşıdır. Rollo May’in dediği gibi, “Anksiyete, özgürlüğün doğum sancısıdır” — Umut Hoca bu sancıyı anlar, anlamlandırır, taşımanıza yardım eder.