Kitaplarla ilgilenmeyi seven ve kendime has hatırı sayılır bir kütüphanesi olan biriyim. Güneşli harika bir yaz sabahı Küçükkuyu’da keşifteydim ki yolum bu kitapçıya düştü. Buradan anı olarak bir kitap almak harika bir fikir diye düşündüm ve raflardaki listemdeki belirli kitaplara göz atmaya başladım, o sırada küçük bir bütçem vardı ve zaten tanıdığım kitaplardan alacaktım ki, Balzac’tan Tılsımlı Deri romanıydı, fiyatını da kontrol ederek karar verdim. Kasaya gittiğimde fiyatları kontrol ettiğim için rahatsız olan bir satıcıyla karşılaştım. Ki son dönemlerdeki her şeydeki fiyat değişimini bilirsiniz, bir alıcı olarak elbette ki karşılaştıracağım, düşüneceğim ve bütçeme uygun olanı alacağım. Dar düşüncelerin içine sıkışarak kitap para ile seçilmez tarzı bir yaklaşımda bulunan bir bakış açısıyla saygısız kaba bir konuşma tarzıyla karşılaştım. Ve zaten buna göre bir seçim yapmamıştım, para da seçimimi etkileyen parametrelerden yalnızca biriydi. Hayatın ve olayların ihtimaller denizini hesaba katmadan böyle sözde entelektüel filtreli gözlüklerle başkalarına yapıcılıktan uzak eleştiriler yapmak benim şu an bile düşününce kaçmak istediğim tavırlar. Ve tabi ki bu kitapçıdan ürün almadan kendilerinden uzaklaştım. Fakat yaşadığım bu kırıcı deneyimi başkalarının öğrenmesinde bir mahsur görmüyorum. Bir kişinin yaptığı işle bu kadar çelişmesi trajikomik.