T.C. Samsun Valiliği
Samsun Müzesi
Geçmişten izler taşıyan çok sayıda eşsiz mirası ile sadece ülkemize değil dünya kültür turizmine de büyük katkılar sunan Samsun, Kurtuluş mücadelemizin muhteşem destanının anlatıldığı Bandırma Gemi Müzesi, Avrupa’nın en prestijli müzeleri arasında yer alan Samsun Kent Müzesi, Gazi Müzesi, Havza Atatürk Evi ve diğer nadide müzeleriyle yerli ve yabancı ziyaretçilerin yoğun ilgisini çekmektedir.
İlk olarak 19 Mayıs 1981 tarihinde açılan Arkeoloji ve Etnografya Müzesi de, uzun bir aranın ardından yeni hizmet binası ve teşhir salonlarıyla Samsun Müzesi adıyla yeniden ziyarete hazır hale getiriliyor.
İçerisinde arkeoloji ve etnografya müzesi, çocuk müzesi, eser sergi salonları, laboratuarlar, kitap kafe, restoran, misafir sergi salonu, konferans salonu, çok büyük bir rekreasyon alanı ve 20.000 m2’lik kapalı alanı bulunan Samsun Müzesi, Amisos Hazinelerini de yeniden halkımızla buluşturacak.
Arkeoloji Teşhiri
Arkeoloji ve etnografya salonlarıyla Samsun Müzesi’nin teşhiri, milyonlarca yıl öncesine tarihlenen fosillerle başlayıp yaşam izleri Üst Paleolitik Dönem’e dek uzanan Tekkeköy Mağaraları’na ait dioroma ve çeşitli eserlerle devam eder. Karadeniz Bölgesi’nin en eski ve en uzun süreli sistemli kazısı olan İkiztepe Höyüğü’nden buluntularının sergilendiği vitrinlerde Erken Tunç Çağı’ndaki silah endüstrisinin gelişmişliğini yansıtan, mezarlara ölünün özel eşyası olarak bırakılmış bronzdan mızrak uçları, balta ve hançerler, Anadolu’nun ana ve bereket tanrıçalarıyla özdeşleştirilen pişmiş toprak kadın figürinleri, dokumacılıkla ilgili ağırşaklar ve tezgah ağırlıkları önemli bir yer tutar. Ayrıca İkiztepe’nin Erken Tunç Çağı mezarlarındaki kazılarda ele geçen, İkiztepe’de, hatta Anadolu’da saptanan en büyük boyutlu iyileşmiş trepanasyon deliğine sahip yetişkin bir erkek bireyi temsil eden kafataslarındaki trepanasyon deliğinde zamanla daralma olduğu ve bireyin operasyon sonrası bir süre daha yaşamına devam ettiği tespit edilmiştir.
Oymaağaç Höyüğü kazılarında ortaya çıkan Hitit Dönemi’ne ait çivi yazılı kil tabletler ve adak kaplarının devamında ise müzikle ilgili eserler teşhir edilir. Arkaik ve Klasik dönemlere tarihlenen şarap, zeytinyağı ve kuru gıdaların taşınması, depolanması ve ticaretinde kullanılan ve çoğu deniz buluntusu olarak ele geçen Amphoralar da teşhirde yerini alırken, Amisos Antik Kenti’nin MÖ 550’lere dek uzanan Miletos kolonizasyonuyla ilişkili Çakalca-Karadoğan Höyüğü olarak adlandırılan yerleşimdeki buluntuları önemli bir yer tutar.
Amisos nekropolünde ortaya çıkmış olan kandiller, testiler, unguentariumlar, lagynoslar, masklar ve figürin başları sırasını, antik kentin sınırlarında açığa çıkmış Erken Helenistik Dönem’e tarihlenen yer altı kaya mezarındaki altından yapılmış ziynet takılarına bırakır. Buluntular hemen yanındaki orijinal ölçülerinden küçültülerek sunulmuş olan mezar yapısıyla görselliğini artırır. Kentin en zengin olduğu VI. Mithradates Dönemi’ne ait taç ve diademler ise hemen karşısında bulunan pişmiş topraktan yapılmış lahitlere bakar.
Roma Dönemi’ne ait Amisos Akropolü’nden çıkmış taban mozaiği ise görsel olarak ilgi çekiciliğini sergilemektedir. Merkez panosunda Akhilleus ve Thetis konu edilmekte olup köşe panolarında dört mevsimin kişileştirildiği figürler bulunur. Köşe panolarının aralarında da birbirinden farklı işlenmiş Hippocampos, deniz yaratıkları (panter ve ejder başlı) ve Triton’un taşıdığı Nereid’ler konu edilmişken sondaki panoda da bir kurban sahnesi bulunmaktadır.
Teşhir vitrinlerinin devamında Roma Dönemi’ne tarihlenen bronzdan yapılmış genç atlet heykeli müzenin yine önemli eserlerden birini teşkil eder. Aynı dönemin çeşitli figürin parçaları, cam ve mutfak eşyaları ile camdan yapılmış buluntuları yerini, Doğu Roma Dönemi’ne ait eserlerin sergilendiği vitrinlere devreder. Arkeolojik teşhir vitrinlerinin son güzergâhında da taş ve mermerden yapılmış eserlerle artık etnografik eserlerin sergilendiği salonlara giriş yapılır.
Ziyaret zamanı
Hafta içi
Bekleme süresi
Beklemek gerekmiyor