Ressam Ahmet Yakupoğlu, Kütahya’nın Saray Mahallesinde 1920 Kasımında doğdu; Yakupoğulları’ndan Hacı Halil Ağa ile Şefika Hanımın oğludur. Baba evinde bulunan taşbaskısı kitaplardaki resimler, Şarka ait hikâyeler, eski ders kitaplarındaki menkıbeler onu sanat alanına yönlendiren ilk kıvılcımlardır. Yakupoğlu çocukluğunda annesi Şefika hanımın okuduğu ve yer yer bazı kısımlarını açıkladığı menkıbeleri dinlerlerdi. Okumalar yapılırken Yakupoğlu hayal dünyasında okunan kitapları görselleştirirdi. Bu onun sanatçılık hayatının ilk adımlarını oluşturmuştur. Lise eğitimini Kütahya Lisesi’nde tamamlayıp, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi diye bir mektep bulunduğunu Kütahya Lisesi'nde resim hocasından öğrendi. Aynı lisede görev yapan ünlü ressam Ahmet Doğuer'in de dikkatini çeken sanatçı, liseyi bitirdikten sonra, İstanbul'a giderek adını duyduğu günden beri hayallerini süsleyen Akademi'ye girebilmek için bazı kapıları zorladı, ancak amacına ulaşamadı. Fakat şansı, 1941 yılında Kütahya'ya gelen ve bir süre Vahit Paşa Kütüphanesi'ndeki yazmalar üzerinde çalışan merhum Ord. Prof. A.Süheyl Ünver'le tanışınca açıldı. Onun teşvikiyle Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi ve Feyhaman Duran Atölyesi’nden mezun oldu. Bu arada, Ord. Prof. A.Süheyl Ünver hocadan tezhip ve minyatür dersleri alırken, aynı zamanda büyük bir neyzen olan ressam Halil Dikmen'den de ney üflemeyi öğrendi. Kütahya’da Türk Musikisi çalışmaları başlatarak, başta ney olmak üzere pek çok klâsik Türk Müziği enstrümanını gençlere ve isteklilere öğretti. Kaybolmak üzere olan Rebap sazını yeniden canlandırarak öğrenilmesini sağladı. Onlarca kişiye ney üflemeyi öğreterek Kütahya’nın, bir neyzenler şehri olarak anılmasını sağladı. Neydeki tercihi Şah akordu idi. O yıllarda İstanbul radyosunda neşriyatlara (yayınlara) katıldı Resim çalışmaları yanı sıra, verdiği konserler, yaptığı minyatürler ve yetiştirdiği neyzenlerle de tanınan sanatçı, Türk sanat camiasında ender rastlanan kimliklerden biridir. Kısaca kendine şahsına münhasırdır.
1964 yılına kadar ‘‘Çalışel‘‘ soyadını kullanmıştır. Ahmet Yakupoğlu tablolarını, kütüphanesini ve Kütahya’nın Maltepe Semtinde bulunan evini, kurduğu Vakıfla Türk kültürüne armağan etmiştir. Yakupoğlu'nun evi ve tasarımını kendisinin yaptığı camii, Kütahya'ya hâkim bir tepede yükselmektedir. Çinili Camii, dışı Sümerbank, içi Kütahya çinileriyle kaplı zarif bir camidir. Beylikler devri mimarisinin çizgilerini taşımaktadır. Evi ise Türk üslubunda tasarlanmıştır.
Kütahya Müzesinin kurulmasın da büyük emek ve mesai harcamıştır. Tabiat ve tarih sevgisinin ifadesi olarak, resim yapmaktan öte, Kütahya’da yoğun ağaçlandırma çalışmalarında bulunmuştur. Bu çalışmalara ve Kütahya’daki tarihi eserlerin restorasyonlarına maddi ve manevi olarak katılmanın ötesinde fiilen de çalışmıştır.
Kendi taşınmazı olan arazisini vererek ve projesini bizzat tasarlayarak, bugün Kütahya’nın önemli sembollerinden biri olan Çinili Caminin inşasını, kendisi de filen çalışarak şehrine kazandırmıştır.
Evini bir kültür ve sanat merkezi haline getirmiş, yağlı boya, tezhip, minyatür ve musiki çalışmaları ile herkese açık bir müze ve eğitim yuvası haline getirmiştir.
Çeşitli koleksiyonlardaki ve evindeki tablolarıyla birlikte dört bine yakın resim yapmıştır. Bunlardan evinde olan bin civarında tablosunu, önce kendi adını taşıyan “Ahmet Yakupoğlu Kültür ve Sanat Vakfı” na bağışlanmış, daha sonra bu vakfın feshi ile tüm gayrimenkulleri, musiki aletleri ve zengin sanat kitaplarından oluşan kütüphanesini “Kütahya Dumlupınar Üniversitesi” ne bağışlamıştır.
Çok fazla sergi açmamış, evinin sergi olduğunu söylemiştir.
Doğduğu şehir olan Kütahya'da 2 Ekim 2016 hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Sercan KEHRİBAR
Ziyaret zamanı
Hafta içi
Bekleme süresi
Beklemek gerekmiyor
Rezervasyon önerilir
Hayır