Samuel Taylor Coleridge bir sözünde şöyle der: "Söz, ruhu yansıtır; üslup ise kişiliği."
Yüksek ateşi sebebiyle kızımızı bu hastaneye getirdik. Bankoda sizi handiyse "Ne vereyim abime?" diye karşılayan, hastane değil de pansiyon görevlisi gibi konuşan bir zât bekliyor. Doktor Bey'in ses tonu, söz fonu, diyaloğu ârızâlı. "Alışığız." dediğinizi duyar gibiyim fakat ben üslûptaki bu vurdumduymazlığa ya da duyarsızlığa bir türlü alışamadım. Hastane personellerinin genel ve temel sorunu bu. Bu hususta birçoğunun eğitim alması elzem. Sizli bizli iletişimi öğrenmeleri şart. Doktorumuz beyzademiz aynı eczaneye beni iki defa gönderdi. Göndermesi tabii ki sorun değildi. Ancak öyle bir söylemesi var ki sanki çocuğunu bakkala gönderiyor: "O araba senin değil mi? Git, al gel." vs. Ben hangi ara kendisiyle samimi olduğumu anlayamadan bir hışımla çıktım gittim. Gerginlik çıkmasın diye de sükût ettim. İnanın çok rahatsız oldum. Kızımızla düzgün ilgilenmesinin hatırına şikâyetimi CİMER'e iletmekten vazgeçtim. Bir dahaki sefere Allah denk getirmesin. Aksi takdirde hastane yönetimi dahil her yere şikâyetimi ileteceğim.