Edirnekapı semtinde, hâlen ayakta duran Theodosius Surları'na yaklaşık yüz metre uzaklıkta bulunan yapı, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde büyük bir yapı topluluğu olan Hora Manastırı'nın merkezini oluşturmaktaydı. İstanbul'un Fethi'nden sonra elli sekiz yıl daha kilise olarak işlevini sürdürdü. Mozaikleri ile ünlü kilise, 1511'de cami olarak kullanılmaya başladı. 1945'te ulusal anıt ilan edilen yapı, Bakanlar Kurulu kararı ile 1948 yılında Müzeler İdaresi'ne bağlı bir müze hâline getirildi. Türkiye'nin en çok ziyaret edilen müzelerinden birisi olan Kariye, 2019 yılında Danıştay'ın iptal kararı sonucu Cumhurbaşkanı tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredilmiş olup, 6 Mayıs 2024 tarihinde ibadete açılmıştır.
Kariye, iyi korunmuş mozaik ve freskleriyle dünya çapında tanınmıştır. Kiliseden camiye dönüştürülmesinden sonra, içindeki Hristiyanlık sembolleri, yazılar, bütün freskolar, mozaikler ince bir boya ve kireç badanası ile yapı tahrip edilmeden örtülmüş, bu sayede günümüze kadar ulaşmıştır.
Kariye Kilisesi, tipik bir Bizans yapısıdır. Dışarıdan tuğla duvarlarıyla oldukça sade görünmekle birlikte içi en süslü kiliselerden biridir. Güney cephede uzanan dar uzun tek nefli bir şapel olan "pareklezyon" bir bodrum üzerine yapılmıştır. Üstü kısmen kubbe, diğer kısımları tonozla örtülüdür. Tek apsisi vardır. Bütün batı cephesi boyunca uzanan dış narteks bugünkü cepheyi oluşturur. Yapının orta mekanını örten kubbe yüksek kasnaklıdır. Osmanlı döneminde onarım görmüştür ve ahşaptır. Dış cephelerde yuvarlak kemerler, yarım payeler, nişler ve taş tuğla örgü sıraları ile plastik ve hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Doğu cephesi dışa taşkın apsislerle bitmektedir. Orta apsis dıştan yarım kemerli bir "payanda" ile desteklenmiştir. Bu payanda, gotik mimarlıkta yaygın olarak kullanılan bir destek ögesidir. Haç tonozları, yük etkisiyle sütun, paye gibi taşıyıcı destekleri iterek yıkılmalarını önleme amaçlıdır. Yarım kemer biçimlidir, dıştan destek sağlar.
Esas ibadet mekanı işlevini gören "naos", yapının merkezinde yer alır. Naos pandantifler ile geçilen bir kubbeyle örtülüdür. Naosun doğu uzantısı, "sunak masası"nın yer aldığı "bema" ya da kutsal mekandır. Bema'nın iki yanında pastoforium odası yer alır. Şükran ayininin hazırlandığı kuzey şapel "prothesis", giyinme odası olarak kullanılmış güney şapel "diakonikon" olarak adlandırılır. 14. yüzyıldan itibaren "diakonikon" özel şapel işlevi görmüştür.
İki katlı kuzey ek bölüm naosa birleşir. Geçiş niteliğindeki alt katı giyinme odası olarak kullanılmış olabilir. Manastır kütüphanesini barındıran ve naosa bir pencere ile açılan üst katı büyük olasılıkla kurucunun çalışma mekanıdır.
Batıda, mozaiklerle süslü iki geniş narteks yer almaktadır. Özgün planında güneybatı köşesinde bir çan kulesinin yer aldığı dış "narteks", kapının bulunduğu revaklı cephesi ile dışa açılır. Nartekslerde mozaikler, mermer kaplamalar ve kabartmalar görünmektedir. Ek şapel konumundaki "pareklezyon" mezar şapeli işlevini görmüştür. Buradaki fresklerin hemen hemen tümü korunmuştur. "Pareklezyon"la "naos" arasında, tamamlanmamış depo ve muhtemelen keşiş odası olarak kullanılan özel bölümü bağlayan geçit bulunmaktadır. Özel bölüm "naos"a bir pencere ile açılmaktadır.
Giriş ücreti yabancılar için 20€
Yerli ziyaretçiler için kimlik göstermek şartıyla ücretsizdir..