İmam Çağdaş… Antep seyahatimde verdiğim en doğru, en güzel kararlardan biriydi. Vedat Milor’un önerisiyle gitmeye karar verdik ama açık konuşayım: beklentimin bu kadar üzerine çıkacağını hiç düşünmemiştim. Sadece bir yemek yemedik orada, sanki kısa süreliğine Antep’in ruhunu tattık, tarihini yedik, kültürünü hissettik.

Mekan adeta bir zaman yolculuğu gibi. Hem görkemli, sarayvari bir havası var hem de sıcak ve modern. İki katlı, büyük ve ferah bir alan; kalabalık aileler için de bireysel gelenler için de çok rahat bir ortam. Masalar öyle güzel yerleştirilmiş ki kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Alt katta oturduk, hem kalabalığın sesi hem ortamın dokusu ruhuma dokundu diyebilirim.

Garsonlar… Gerçekten bu işin ehli oldukları o kadar belli ki. Sizinle muhatap olanlar işi bilen, yılların tecrübesini taşıyan insanlar. Ne bir abartı var, ne bir soğukluk. Sadece olması gereken tam yerinde bir özen, saygı ve ustalık. Yeni başlayan garsonlar sadece taşıma işinde; bu ayrım bile hizmet anlayışlarında ne kadar profesyonel olduklarını gösteriyor.

Gelelim yediğimiz şeylere… Soğanlı lahmacun. Tek kelimeyle harikaydı. En büyük pişmanlığımız sadece birer tane söylememizdi. O kadar hafif, lezzetli ve dengeliydi ki iki-üç tane daha yiyebilirdim gözüm kapalı. Ardından patlıcan ezme tabanında kuşbaşı et yedik. O et… lokum gibi! Patlıcanın o yumuşacık, kremamsı dokusuyla birleşince ağzımda dağıldı resmen. Tadını hâlâ unutamıyorum.

Ve final: baklava. Antep’in en iyi baklavası diyebilirim. Tereyağının o gerçek, rafine tadı ilk ısırıkta yüzünüze gülümsüyor. Ne ağır, ne bastırıcı. Tam kararında bir tatlılık ve sadelik.

İmam Çağdaş benim için sadece bir restoran değil; Antep’in misafirperverliğini, ustalığını ve ruhunu taşıyan bir değerdi. O kadar beğendim ki, üç günlük gezide bir kez daha gitmeyi düşünemedim bile — kesinlikle uğranmalıydı. Yolumu uzatır, yine giderim. Gözüm kapalı tavsiye ederim. Dilerim yıllarca bu kaliteyi aynı özveriyle korurlar. Çünkü bazı yerler sadece yemek değil, anı bırakır… İmam Çağdaş da tam olarak öyle bir yerdi.

Öncelikle masalara gelen salatalar gerçekten çok az geliyor. Birkaç kebap çeşidi denemek istedik yoktu. Soğanlı lahmacun yoktu. İçeceklerde kutu içecek istedik o da yoktu. Olmayanları menüye dahil etmemeniz gerektiğini düşünüyorum. İsim duyulunca gerçekten fiyatlar uçuyor. Daha az paraya daha lezzetli yerler de var. Biz ismi duyulduğu için gittik. Pek beklenilen bir hizmet aldığımızı düşünmüyorum. Yoğurt kebabı gerçekten hayal kırıklığı oldu benim için tabi diğerleri de öyle menüdeki fiyatlarla gelen tabaklardaki yiyeceklerin fiyatı bence birbirinden çok uzak. İsim duyulduusa daha özenli olunması gerektiğini düşünüyorum. Gelen çaylarda da yine bardaklar lekeli bir şekilde geldi. Pek özen gösterildiğini düşünmüyorum.

Bu restoranın 4 yıldızın altında olduğunu görmek gerçekten çok şaşırtıcı. Ne yaşandı bilmiyorum fakat 5in altında verenler adına üzgünüm çünkü bence burada lezzet anlamında tatmin olmamanın mümkün olduğunu düşünmüyorum. Bu yüzden puanın 3,9 olmasına aldanmayın derim. Ben normal lahmacun, simit kebabı, klasik baklava, havuç dilimi ve arkadaşımdan kalan Ali Nazik’i yedim. Hepsi kendi içinde lezzet patlamaları yaşattı, imkanım olsa da her gün gelip yiyebilsem keşke. Başta bizimle ilgilenen arkadaş ve diğer bütün çalışanlar gayet hatırşinas ve samimiler, lezzet deneyiminize hoş bir katkıda bulunuyorlar, kendinizi evinizde gibi hissettiriyorlar. Heryerde bulamadığımız bir detay olduğu için belirtmeden geçemedim. Minik not: acı eşiği yüksek olarak bilinen birisi olmama rağmen garnitür olarak gelen biberlerin hepsi benim acı dayanımımı sağlam bir teste tabi tuttu. O yüzden acıya dair dayanımınız çok yüksek değilse biberler konusunda dikkatli olmanızda fayda var.