Eşimle 1 günümüz Bursa'da nasıl geçti?
Önce Tophane'de Osman Gazi ve Orhan Gazi'nin kabrini ziyaret ettik. Saat kulesini iyice gezdik, fotoğraflarımızı çektik, şehir manzarasını seyrettik. Tam çıkarken Osman Gazi'nin kabrinin önünde saygı nöbeti tutan askerlerin nöbet değişim vaktine denk geldik, onu izledik, çok güzeldi.
Tophane'den çıkıp Üftade hazretlerinin kabrini ziyaret ettik, camiyi gezdik.
Sonra Mevlevihane tabelasını takip edip Mevlevihane'ye ulaştık. Restorasyonu beğendik. Mevlevihane içindeki müzeyi gezdik. Balmumu heykelleri, kıyafetler, tesbihler ve bir çok şahane eserin bulunduğu müze görülmeye değer.
Sonra öğle vaktini Ulu Camii'de kılmak için koyulduk yola. Ulu Camii içindeki şadırvanı ile, büyük hat levhaları ile, büyüleyici atmosferi ile insanı bambaşka diyarlara taşıyor.
Ulu Camii'den sonra çarşı içinde soluklanabileceğimiz bir yer arayışına girdik. Büyüleyici kapısından içeri girdiğimiz Koza Han çok kalabalık olduğu ve oturacak yer bulamadığımız için hemen hızlıca bir turlayıp hemen karşısında bulunan Fidan Han'a geçtik. Burası da aynı güzellikte olmakla beraber daha sakindi. Burda fincanda pişen isli kahvemizi içip tekrar yola koyulduk.
Çokça övülen Mahir Usta'nın pideli köftesini denemek için Yeşil Pideli Köfte'ye vardık. Burda hem pideli köfte hem de islender denedik. Gerçekten de övüldüğü kadar varmış, çok lezzetliydiler. Karnımız da duyduğuna göre gezmeye devam edebiliriz.
Tarihi Irgandı Köprüsünün üsten geçerken el sanatları atölyelerini ziyaret ettik. Köprünün altına inip fotoğraf çekinmeyi de ihmal etmedik.
Rotamızı Yeşil Türbe'ye çevirdik. Türbeye varmadan ikindi ezanı okununca önce Yeşil Camii'ye girdik. Eşsiz çinilerle süslenmiş mihrap bizi bizden aldı. Ters T şeklinde eski Osmanlı mimarisi ile yapılmış caminin içindeki şadırvanı da dışındaki şadırvanı da çok beğendik. Mermeri öyle sanatlı bir şekilde oymuşlar ki hayran kalmamak ve hayret etmemek mümkün değil. Namazı eda ettikten sonra Yeşil Türbe'ye geçip medfun Sultan Mehmet Çelebi'yi ziyaret ettik. Yeşil Türbe içindeki mihraptan gözlerimizi alamadık.
Günün yorgunluğu üstümüze çökerken Emir Sultan Hazretlerini ziyaret için yolumuza devam ettik. Emir Sultan Hazretlerinin kabrini ziyaret ettik, duamızı okuduk ve caminin hemen yanında bulunan banklara oturarak şehir manzarası eşliğinde güzel günümüzü değerlendirip kendimizi dinlenme moduna aldık.

Bursa’ya yolum düşünce Emir Sultan Camii ve Türbesi’ni ziyaret ettim; burası sadece bir ibadet yeri değil, tarih ve maneviyatın iç içe geçtiği bir huzur durağı. Yıldırım ilçesinde, Uludağ’ın yemyeşil eteklerinde, servi ve çınar ağaçlarının gölgesinde yer alan bu külliye, adeta bir zaman kapsülü. İlk adımda geniş avlusu, mermer şadırvanı ve asırlık ağaçlarıyla insanı sarıp sarmalıyor. Öğle vaktiydi, güneş ışıkları avluda dans ederken kuş cıvıltıları eşliğinde bir an durup etrafı seyrettim.Caminin tarihi, 14. yüzyılın sonlarına uzanıyor. İlk olarak 1366 civarında Yıldırım Bayezid’in damadı Emir Sultan adına inşa edilmiş, ancak 1804’teki yangından sonra III. Selim döneminde yeniden yapılmış. 1868’de de restoresiyle bugünkü halini almış. Osmanlı mimarisinin sade ama zarif bir örneği olan cami, tek kubbeli yapısıyla dikkat çekiyor. İçeri girince İznik çinilerinin mavisi ve turkuazı, mihrabın etrafında adeta bir sanat şöleni sunuyor. Pencerelerden süzülen ışık, içeriyi ferah bir aydınlıkla dolduruyor; sade duvarlardaki hat yazıları ve oymalı ahşap minber, Osmanlı estetiğinin inceliğini hissettiriyor.Türbeye geçtiğimde ise bambaşka bir atmosferle karşılaştım. Emir Sultan, yani Şemseddin Muhammed bin Ali el-Hüseyni, 14. yüzyılın önemli mutasavvıflarından. Aslen Buhara’dan gelen bu alim, Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Hatun’la evlenerek Osmanlı’ya damat olmuş. Alimliği, bilgeligi ve kerametleriyle halk arasında öyle sevilmiş ki “Emir Sultan” lakabını almış. Türbede onun sandukasının yanı sıra Hundi Hatun ve çocuklarının sandukaları da var. Sekizgen yapılı türbe, yüksek kubbesiyle hem heybetli hem de sakin. Orada dua ederken, Emir Sultan’ın 1429’daki vefatından bu yana geçen yüzyılların ruhaniyeti adeta hâlâ yaşıyor gibiydi.Avluda biraz vakit geçirdim, çevrede dua edenler, dilek tutanlar vardı. Yerel halk için burası, özellikle kandil geceleri veya özel günlerde sığınılan bir liman. Külliyenin yanındaki çay bahçesinde bir salepli çay içtim; Uludağ manzarasına karşı o anki huzur tarif edilemez. Hafta içi sabah gidersen kalabalıktan uzak, daha sakin bir deneyim yaşarsın.Emir Sultan Camii ve Türbesi, Bursa’nın manevi kalbi. Tarihi dokusu, Emir Sultan’ın hikâyesi ve doğayla iç içe atmosferiyle bende derin bir iz bıraktı. Tarihe ve maneviyata dokunmak isteyen herkese, burayı mutlaka ziyaret etmelerini öneririm.