Bir Dostun Meşkine Katılmak: Alan Parsons Project @ Cemil Topuzlu
Bazı konserler vardır; sadece dinlemeye değil, hatırlamaya, vedalaşmaya, teşekkür etmeye gidersiniz. Dünkü Alan Parsons Project konseri, işte tam da böyleydi. 80’lerin sonlarında, liseli bir çocukken sesini ilk duyduğum adam... Şimdi karşımdaki sahnede, yaşamın ileri bir durağında, bastonuna rağmen dimdik bir müzikal mirasla duruyordu. Bir dostumu görmeye geldim. Bir gönüldaşımın meşkine kulak verdim.
Cemil Topuzlu Açıkhava sahnesi… Bu mekâna son gelişimizi düşündük hanımla. Yine aynı duygular, başka bir ikon: Joan Baez. Demek ki biz, yıllar geçtikçe ikonlara vedaya geliyoruz artık.
Girişteki halimiz, gençliğin çok uzağında bir “hazırlık listesi”ni işaretliyordu: Rennie tamam, üzerimize hırka aldık, prostat hapı içildi, telefonlar cepte, gençler telefondan barkod okutuyor biz kağıt biletlerimizi son bir kez kontrol ettik… Böyle liste mi olur! Ama olur. Yaşanmışlık biriktikçe, müziği dinlemek yetmiyor; yaşamla birlikte taşınan yükleri de hafifletmeye geliyor insan.
Seyirci profili tam beklediğimiz gibiydi. Beyaz saçlar arasında gençlikten kalma birer hatıra gibi oturuyorduk koltuklarımıza.
Sahnede bir “taht” kurulmuştu adeta. Alan Parsons oraya oturduğunda, bastonundan destek alan bedenin aksine, müziğe hükmeden ruh hâlâ çevik, hâlâ yaratıcıydı. Her notada "bunları ben yaptım" diyen bir vakur. Her melodide, kendi ömrümüzden birer kıymetli kırıntı.
"Old and Wise" çalındığında, hanıma döndüm: “Ben bu şarkının muhatabıyım,” dedim. “Benimle konuşuyor.”
Ve dedim ki:
"Bana seni tanıyıp tanımadığımı sorduklarında,
senin benim gönüldaşım olduğunu söyleyeceğim."
İspanya turnesinden bahsetti Alan. Bizse bu dünyada bir daha görüşür müyüz, bilinmez... Ama adını andığımda, “bir dostumdu” diyeceğim biri artık o. Roger Waters gibi, Alan Parsons da sadece bir müzisyen değil benim için — hayatın anlamlı bir yerinden seslenen eski bir yoldaş.
Yan koltuktan birileri “Bu yaşta nasıl bu enerjiyi buluyor?” diye fısıldadı. “İlaç alıyordur” dediler. Belki... Ama asıl güç, o notaların ardında taşıdığı anlamda. Eğer gerçekten dinleselerdi, Old and wise'dan sonra 'yarın İspanya' da olacağım... " diye başlayan konuşmasında, ‘La Sagrada Familia’ya yaptığı gönderme ile bizim kendi vedamızı nasıl iç içe işlediğini anlayabilirlerdi.
Bu konser, bir müzik ziyafeti değil sadece. Bir hayat faslının sonbahar sayfasıydı. Alan çaldı, biz sustuk. Ama içimizde yankılanan her nota, bize şunu hatırlattı:
“Bazı insanlar sadece dinlenmez. Onlar, vedalaşmaya gelirler.