1990'lardan beri gittiğim hastane. İlk doktorum kardiyolog Prof. Dr. M. Ali Oto'ydu. Neredeyse 35 yıl geçmiş, sağlık sorunlarım nedeniyle çok farklı kentlerde değişik hastanelerde hizmet alma durumum oldu. Ortada belirgin biçimde bir Hacettepe hastanesi kurumsal kültürü vardı. Böylesi bir kurumsal kültür taşıyıcılarına örnek olarak Prof. Dr. Aytaç Baykal, Doç. Dr. Ahmet Çağkan İnkaya gibi bir çok ismin sayabilirim. Biliyorum çok subjektif gelebilir, fakat diğer hastanelerde de bir doktorun Hacettepe den mezun olduğunu anlaya bilirdiniz. Doktorluğun sadece modern tıp uygulamaları olmadığını, hastada tıp uygulanmasının bir objesi olmadığını, insan olduğunu bir hisseder di. Hasta- doktor ilişkisi bir tip uygulamasının nesneleşmesinin ötesinde bir düzeyi vardı. Bir sosyal muhit değeri/kültürü olarak az yada çok bunu bir doktorluk simgesi gibi temsil etmeye özen gösteren bir kurumsal kültür söz konusuydu. Haccettepe tıp eğitiminde bir şeyler değişti mi onu bilmiyorum. Fakat ülkemizde değişen eğitim ve sağlık politikalarınin etkisiyle de olabilir. Yeni kuşak eskiler gibi değil, daha doğrusu gözlemlediğim kadar arada eski kuşakla yeni kuşak arasında ciddi bir kopuş var. İnsana kendini çok kotu hissettiren, bu kotu hissettiren tutumları da normallestirmenin ötesinde meşru bir norm gibi sunan yeni kuşak inter eğilimi. Sırf bu yüzden kardiyoloji deki kontrolleri mi etlik Hastanesi'ne taşıdım. Bu gidişle tamamen hacettepeden hizmet almamayı düşünüyorum. Daha önce eğitimde ne vardı şimdi eksik olan ne. İş yükü filan bunları anlarım. Fakat yeni kuşak tutumunun iş yükünü yeni ekler ile artırdığı söylene bilir. Bütün Inter de böyle olduğu da söylemiyorum, genel bir eğilim insan ilişkileri konusunda eksik, yetersiz olmaları. Eskiden tıp eğitiminde insan ilişkileri ile ilgili ders var mıydı, şimdi yok mu SORUN BUNDAN Mi KAYNAKLANIYOR onu da bilmiyorum. Türkiye'de genel tıp eğitiminde eskiden- şimdilerde böyle ders varmı onu da bilmiyorum. Böyle bir dersin tıp eğitimi müfredatında olması beklenir/ gerekir.