Hayat, bazen insanı öyle bir yere savurur ki… Ne kendini duyar ne de başkasını. Renkler solar, sesler boğuklaşır, içten içe bir suyun altına çekilirsin. İşte ben, tam da oradaydım… Boğulmaya çok yakındım. Ve o an, karşımda bir yayın açıldı. Bir cümle yankılandı kulaklarımda: “Var bi hayalimiz…”
Emrah Yakut'la yollarımız tam da hayatın en kırılgan, en sessiz anında kesişti. Ruhumun kabuğuna çekildiği o karanlıkta, onun sesi bir fener gibi içimi aydınlattı. Sadece psikolojik bilgiler vermedi, sadece analizler yapmadı… Beni dinledi, gerçekten duydu. Gözleri görmedi belki ama yüreğimizde neyin eksik olduğunu hissetti. Benim için o, sadece bir uzman değil; bir dönüm noktasıydı. Nefesimin kesildiği yerde bana yeniden yaşamayı, sevinci, umudu öğretti. Her kelimesinde “anlaşıldım” demenin ne demek olduğunu hissettim. Kalabalığın içinde görünmezken, onun sözleri beni buldu. Ve en önemlisi, onun yüreğiyle verdiği o güçlü mesaj: "Her şeyinizi kaybedebilirsiniz ama umudunuzu asla kaybetmeyin..."
Bugün kendime, hayatıma ve geleceğime daha umutla bakıyorsam, o ışığın kaynağında Emrah Yakut’un emeği, samimiyeti ve inancı var. Hayatımın bir döneminde yıkılıp gitmemi engelleyen en önemli taşlardan biri oldu o. Ona ne kadar teşekkür etsem, hangi kelimeye sığdırsam eksik kalır… Ama bilsin isterim ki, bir insanın varlığı başka birine yeniden yaşama cesareti verebiliyorsa, o insanın adı bende Emrah Yakut’tur.