Diyarbakır'a gelme sebebimiz, izlediğimiz bir video. Hakikat çoğu kez bize anlatılandan çok farklı. Buyursunlar Diyarbakırlı Astronom meselesinin -bence- gerçeği, Ev Bezgini kaleminden, 140 Journos kanalına yazdığım yorumda:
"Merhaba...
Videonuzu ilk yayınlandığı zaman izledik ve kurgunuzun da maharetli olması sebebiyle pek etkilendik. Anca zaman bulduk ve Abdülkadir Bey'i görmeye geldik. İlk belirtmek istediğim nokta şu:
Videoda, Abdülkadir Bey'in evi operasyonlar sırasında darmadağın edilmiş gibi yansıtılıyor. Oysa onun mahallesinde operasyon yok, teleskop ve diğer eşyasını, onu çok kıskanan mahallelinin çaldığını anlatıyor... Seni neden kıskanıyorlar diye sordum. Onu herkesin kıskandığını, kimsenin sahip olmadığı bilgilere sahip olduğunu, bizim bile kimliğimizden kuşkulandığını, bu videoda da görüleceği üzere, bilim insanlarının ondan çalıp kendi buluşuymuş gibi yayınladıklarını anlattı.
İnsanlık tarihinin şimdiye dek edindiği bilgileri ya kendi gözlemi ya da başka kaynaklardan öğrenmesi, uzaya kafayı takması, gökcisimlerini tanıması gibi hâlleri hoşlukla karşılanabilir. Lakin, büyüklük hezeyanı içinde ve paranoyak davranışları var. Ayrıca, sirozu tedavi ettiği iddiasıyla insanların dilinin altını kestiğini anlattı. Muhtemelen geçimini de böyle şifacılık gibi yöntemlerle karşılıyor.
Teleskopunun alınması, yardım toplanması gibi güzellikler aslında sinemanın izleyen üstündeki gücünün bu vakadaki yansıması. Gönlü geniş cömert insanlara selam olsun. Lakin en büyük selam bu videoyu çeken, kurgulayan arkadaşlara! Bilhassa operasyonlar kısmındaki yönlendirmeniz hakikate gölge düşürmüş. Zira teleskopu çalıp kırıp gidenlerin, mahallesindeki gençler olduğunu söylüyor. Ha bunda sorun nedir? Şudur: Hendek olayları sırasında olanı biteni hep başkalarından öğrenen ve çoğu kez devlete/polise tepki gösteren bizler ve bizim gibi empati yeteneği gelişkin vicdanlı insanlar, Abdülkadir Bey'in teleskopunun bir postal darbesiyle kırılmış olması ihtimali karşısında iyice hislendik. Oysa o teleskop ona her koşulda alınırdı.
Abdülkadir Bey'in öğrenmesi icap eden çok şey var. En başta bilime, bilim insanlarına, araştırmacılara, ona bir şey anlatan herkese saygı duyması ve dinlemesi lazım. Yoksa her şeyi kendisinin bildiğini iddia eden, deli zırvalarını hakikat gibi dayatan, uzaklara dalıp sanki hikmetine ermiş gibi hâllenen, meczup bir adamdan öteye geçemez. Ben gittim. Gördüm. Diyarbakırlı astronomun asıl hikâyesi budur. O gökyüzüne bakmaya ve ayın arka tarafına geçip dünyaya oradan bakacağı günü beklemeye devam etsin..."