Diyarbakır Ulu Camii’ni ziyaret ettik ve bu tarihi yapının büyüleyici atmosferinden çok etkilendik. İslam dünyasının en eski camilerinden biri olan bu yapı, 639 yılında Mar Toma Kilisesi’nin camiye çevrilmesiyle oluşmuş ve 1091 yılında Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından yeniden inşa edilmiştir. 
Caminin mimarisi, Şam Emeviye Camii’nden esinlenmiş olup, bazalt taşlarla inşa edilmiş geniş avlusu ve üç sahınlı ibadet alanıyla dikkat çekmektedir. Avlunun ortasında 1849 yılında eklenen sekizgen şadırvan ve El-Cezeri’nin yaptığı güneş saati gibi detaylar, yapının tarihi zenginliğini artırmaktadır.  
Diyarbakır Ulu Camii, sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda şehrin kültürel ve tarihi mirasının önemli bir parçasıdır. Tarihe ve mimariye ilgi duyan herkesin mutlaka görmesi gereken bu yapı, ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunmaktadır.

Diyarbakır Ulu Cami, Anadolu’nun en eski camilerindendir. Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen ve kentin en büyük kilisesi olan Mar Toma Kilisesi’nin MS 639 yılında camiye çevrilmesi ile oluşturulmuştur.
Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah, Anadolu Selçuklu hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan ve Osmanlı padişahlarından birçoğu ile İnaloğulları, Nisanoğulları ve Artuklulara ait kitabe ve fermanlar caminin çeşitli yerlerinde görülmektedir.
Diyarbakır Ulu Cami, İslam aleminde (Kâbe, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa ve Şam Emeviye Camisi’nden sonra) beşinci Harem-i Şerif yani Kutsal Mabed olarak kabul edilir.
Güneş Saati
Ulu Cami’nin avlusunda bulunan tarihi güneş saati, ünlü bilgin El Cezeri tarafından yapılmıştır. 900 yıldan uzun bir geçmişi olan güneş saati, yuvarlak bir mermer üzerine yerleştirilen metal parçasının güneşin hareketiyle oluşturduğu gölge sayesinde zamanı göstermektedir.