İşletmeyi Google dan arayarak bulduk. Kapıdan girişte kasap dükkanı kokusu bizi karşıladı. Evet burası kuyu denizli kebabı yapan bir yer elbette et kokacak diyebilirsiniz. Ama ben adeta işletmenin mutfağında yemek yemek zorunda değilim. İşletme gerekli havalandırmayı yapmak zorunda. Etin kokusu değil lezzeti ve sunumu bana lazım. İçeride anlamsız bir yabancı müzik sürekli çalıyor. Geleneksel resimler duvarları süslerken batı müziği eşliğinde yemek yiyorsunuz. Ben öncelikle şefe üç kişi kaç gram etle doyarız 500 Gr yeter mi dedim. İlk cümlesi yetmez oldu. Sonrasında da şunu belirteyim biz etleri kemikli tartıp kemiksiz ikram ediyoruz dedi. Yani açıkcası 500 istediğiniz et yaklaştık 250 Gr dır dedi. Peki neden kemikli ikram etmiyorsunuz o zman. Ben kaç Gr et tarttığınızı hangi bölgeden yarattığınızı nereden bileyim. Belki kemikleri köpeğime vereceğim. O zaman kemik hariç 500 Gr yazın menüye insanlar bilsin. Ben et yemeğe geldim 500 Gr yazıyırsan 500 gelmeli önüme. Ona göre fiyatını koyarsın. Neyse ben 500 istedim, etler geldi. Tabakta İyi bir Ankara dönercisinde servis edilen 140 Gr dönerdenn az fazla diyebilirim. (Peçenek döner mesela) Bol lavaş yiyerek ve 4 e bölünmüş domates kemirerek doymaya çalıştık olmadı. Bir 250 daha istedim yine tam doymadığımızı en azından 13 yaşındaki kızın doyması için ağır ağır yediğimizi söyleyebilirim. Sonuçta iki ayran üç de su ile birlikte toplamda 2300 TL ödedik ve kendisinin geleneksel tandır yaptığını sanan ve 3. Sınıf hizmet verip 1. Sınıf para alan bir işletmeden yarı tok(lavaşa yüklenmesek aç) kalktık. Etlerin kıvamı, kelle paça içerisinden çıkan iri dil parçalarını düşünün, aynen o kıvamda. 4 saat pişen et böyle olmaz. Kesinlikle önermiyorum. Hizmet de güleryüzsüz,