Merhabalar,
İstanbul’un fethinden sonra Silivrikapı’da inşa edilmiş olan bir mescidin XIX. yüzyılın ikinci yarısı içinde daha büyük boyutlarla ihyası ve Nakşibendiyye’ye bağlı geniş kapsamlı bir tekkenin kurulmasının yanı sıra sebil, muvakkithâne, çeşme ve mektep gibi bölümlerle donatılması sonucunda meydana gelmiştir.
Külliyenin bulunduğu yerde önce İstanbul’un fethine katılmış olanlardan “ni‘mel ceyş”ten ve “bölükât-ı erbaa” mensuplarından Topçubaşı Bâlâ Süleyman Ağa, 1453-1457 yılları arasında kâgir duvarlı, ahşap çatılı mütevazi bir mescid ile bir kuyu yaptırmış, vefatında bu mescidin yanına gömülmüştür. Daha sonra mescide meşihat vazedildiği ve XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde Rifâiyye’ye bağlı Bâlâ Yokuşu Zâviyesi olarak anıldığı anlaşılmaktadır.
Zamanla harap olan Bâlâ Mescidi Sultan Abdülaziz devrinde 1279’da (1862-63), Sultan II. Mahmud’un saraylılarından Sazkâr Kalfa tarafından eskisinden daha geniş ve Nakşibendiyye’ye mensup bir tekkenin cami-tevhidhânesi olarak yeniden inşa ettirildi. Bu arada cami-tevhidhâneye bitişik bir türbe ile harem dairesi, avlusunda derviş hücreleri, mutfak, kiler, helâlar, su haznesi vb. müştemilâtın yaptırıldığı bilinmektedir. Sazkâr Kalfa vakfiyesini 19 Rebîülevvel 1277’de (5 Ekim 1860), Nakşibendiyye-Müceddidiyye şeyhlerinden olan ve saray muhiti ile yakın ilişkileri bulunan Şumnulu Elhâc Ali Efendi’nin Çemberlitaş’taki evinde toplanan şer‘î mecliste tescil ettirmiş, adı geçen şeyhin yeni kurulacak cami-tekkenin imâmet ve meşihatı ile vakfının tevliyetini üstlenmesini, kendisinden sonra neslinden gelen erkeklerin, sülâlesinden erkek evlât kalmadığı takdirde halifelerinin, mânevî silsilesi de inkıraz bulursa aynı tarikattan el almış ehil bir mürşidin bu görevleri yerine getirmesini şart koşmuştur. İnşaat bitmeden Sazkâr Kalfa’nın vefat ettiği ve Şeyh Ali Efendi’nin yapıları tamamlattığı anlaşılmaktadır. Az sonra 1280’de (1863-64) Sultan Abdülmecid’in dördüncü kadını ve Sultan II. Abdülhamid’in analığı Piristû Kadınefendi tekkenin yanına Bâlâ Mektebi olarak anılan okulu inşa ettirmiştir. Tekkenin ilk postnişini olan Şumnulu Ali Efendi 24 Rebîülevvel 1282’de (17 Ağustos 1865) tescil ettirdiği bir ek vakfiye ile İstanbul’daki bazı mallarını tekkeye vakfetmiş, bunların geliri ile dervişlere yemek pişirilmesini, muharremde aşure kaynatılmasını ve mevlid cemiyetleri tertip edilmesini şart koşmuştur. Yine tekkenin bu ikinci inşa döneminde ikinci postnişin Mehmed Sâdeddin Efendi’nin delâletiyle ve babası Şumnulu Ali Efendi’nin ruhu için Piristû Kadınefendi 1309’da (1891-92) bir sebil-muvakkithâne-çeşme manzumesi inşa ettirmiştir.