Bahaeddin Dede 1875 yılında Eskişehir’de doğar. İsmi Bahaeddin olarak biliniyorsa da babası Hasan Hüsnü Dede‘nin kendisine verdiği evrad okuma icazetinde ismi Cafer Bahaeddin olarak geçiyor. Bahaeddin Dede ilk eğitimini babasından aldıktan sonra Eskişehir Rüşdiyesi’ni bitirir. Daha sonra Mısır’a giderek El-Ezher’de dini ilimler tahsil eder. Mısır dönüşü Eskişehir Mevlevıhanesinde çile çıkarır. Ardından Mısır’da öğrendiği Arapça lisanına ilaveten Farsça öğrenir. Sesi güzel ve makam bildiği gibi aynı zamanda ney üfler, kudüm ve rebab çalar.
Bahaeddin Dede tekkedeki işlerden ayrı olarak Eskişehir Hilal-i Ahmer Cemiyeti Reisliği ve Tayyare Cemiyeti Veznedarlığı yapar. Dergahların sırlandığı 1925 yılına kadar şeyh olarak kalır. Dergahlar sırlanınca bu tür sosyal faaliyetlere ağırlık verir. Aynı zaman da dedelerinden kalan çiftlikte ziraat işleriyle uğraşmaya başlar. Oğlu Hüseyin Cahid Duru’nun anlattıklarından; at koşup çift sürdüğü, harman işleri ile uğraştığını öğreniyoruz. Arapça Farsça bilen, makam ve musiki aletlerine aşina bir şeyh efendi, bir sabah kalktığında bütün bunların geçerliliğinin olmadığı kendisine söylendiğinde veya bunu gördüğünde acaba neler hissetti? Nasıl bir ruh haline büründü acaba?